O BENİM MELEĞİM – 16 -.
Parin’in bombası İznik’te de panik yaratmıştı. Kaldıklan
motelden kahvaltı etmek için çıkan Bilal ve Kasap Ra-
miz, bir fınndan aldıktan böreklerle göl kenanndaki-
kahvehanede güne başlarken olmuştu herşey. Yandaki ma-
sada bırakılmış bir gazeteye gözü ilişen Bilal, Parin’in habe-
rini görmüştü. Gazeteyi kaptığı gibi bir solukta okudu.
“Ramiz, biz mahvoldıık kardeşim.”
“Sabah sabah bu da nereden çıktı Bilal?””Baksana bütün örgütü açıklamış bu herif.”
“Nasıl yani?”
“Bizim patronlann bûtûn yaptldannı, uyuşturucu kaçak-
çılığını filan sanld içindeymiş gibi yazmış bu adam yahu.”
“Bizden de bahsediyor mu?”
“Biz kimiz İd bahsetsin RamizT
“Doğru haklısın, iyi de şimdi ne yapacağız?”
“Bugün polis şirketi basar, dosyalm, Mgisayariara el
koyar herhalde. Orada da bizim adımız filan ç*ar. Ama biz
sonuçta basit çalışanlar gibi gözüküyoruz. Herhalde herşeyi
yazıya dökmemiştir bu adamlar. O kadar aptal değillerdir.
Dolayısıyla bize pek bir şey olmaz. Alt tarafı maşayız biz, o
da ispat edilirse.”
“Buradaki iş ne olacak?”
“Hangi iş?”
“Şu Avni’nin evindeki kadını diyorum.” ‘
“Hiç bir şey olmayacak. Unut o işi. Biz hemen İstanbul’a
dönelim. Böylece polis bizi ararsa şüphe çekmiş olmayız.”
“Ya şirkette arayıp da bulamazlarsa ne olacak?”
“Canım, Ram iz, biraz kafanı çalıştır. Sabah sabah gaze-
tede haberi gördük, korktuk, işe gitmedik deriz, olur biter.”
“Pekala Bilal, senin dediğin gibi olsun.”
Kahveden yıldınm gibi çıkan Bilal ve Ramiz doğruca ote-
le gidip hesaplannı kestiler ve İstanbul’a doğru yola çıktılar.
???
Parin’in haberi İzmir’i tie karıştırmıştı. Ünlü işadamı Ba-
hadır Şaroğlu o gün işyerine uğramadı. Sabahın erken
bir saatinde evinden fırlamış, çok sevdiği Honda’sına
atladığı gibi ortadan kaybolmuştu.
İzmir polisi Şaroğlu’nun bütün işyerlerini basmış, evrakla-
nna el koymuş, geniş bir inceleme başlatmıştı. Bu arada Şa-
roğlu’nun Selçuk’taki çiftliğinde sevkiyata hazır durumda iki
ton uyuşturucu ele geçirilmişti. Böylece büyük patronun kim
olduğu da kesinlik kazanıyordu. Şimdi bütün iş Şaroğlu ve
San Hasan’ın yakalanmasındaydı.
Gelişmeler Parin’i çok sevindirmişti. Günün gelişmelerin1
eehaber haline getirdikten sonra iyice rahatlamıştı. Bir de şu iki
patron müsvettesi yakalansa zaferinin tadına doyulmayacak-
tı. Bir keyif sigarası yakan Parin, birdenbire Esra’yı tamamen
unuttuğunu ve herşeyi kendine maletmeye başladığını fark
etti. Bu haksızlıktı. Telefonun başına oturup İznik’i aradı.
“Alo, Esra, ben İsmail, nasılsın?”
“Çok ama çok iyiyim, sağol İsmail, çok iyi bir iş oldu.”
“Bir de 9u San Hasan’la Bahadır Şaroğlu yakalansa daha
iyi olacaktı.”
“Onlar yakalanmadı mı?”
“Hayır, şimdilik ortada yoklar ama nasılsa yakalanırlar.”
“Emin misin?”
“Bbette, bugün bizim gazetede ve bûtûn televizyonlarda
boy boy yer aldılar. Yaraı da bOtûn gazetelerde fotoğraftan
sergilenir. Yani kolay değil ortadan kaybolmalan.”
“Umanm dediğin gibi olur.”
“öğle olacağına eminim.”
“Buraya ne zaman geleceksin?”
“İlk fırsatta.”
“Bu ilk fırsat ne zaman oluyor?”
“En geç hafta sonu. Daha önce de söylemiştim, şu olayın
belli bir raya oturmasını beklemek istiyorum İstanbul’da.
Patronlarda yakalanıp iş rutin bir habere dönüştükten sonra-
sı hep kolay olur.”
“Dediğin gibi olsun bakalım. Ama hafta sonu gelmezsen
sana büyük ceza veririm, ona göre.”
“Neymiş bu ceza?”
“Bir daha beni asla göremezsin.”
“Buna dayanamam, hafta sonu mutlaka İznik’teyim.”
“Bekleyeceğim.”
“Ben de hafta sonunu iple çekeceğim.”
???
Ege kıyılan bahan çoktan karşılamış, doğa canlanmıştı.
Büyük patron Bahadır Şaroğlu, iki gündür o kasaba
senin bu köy benim serseri mayın gibi dolanıyordu
çevrede. Ne yapıp edip kapağı yurt dışına atmalıydı. Kansıve kızı nasılsa paçayı kurtarırdı. Onların hiçbir şeyden haber-
leri yoktu. Sadece para yemesini bilirlerdi. Bir de yasal şir-
ketlerin ortağıydılar, hepsi o kadar. Onlardan bir tehlike gel-
mezdi. Üstelik kendisi bir anda kaçak konumuna düştüğüne
göre bütün yasal işlerinin yönetimi onlara kalıyordu. Daha
belalannı mı isteyeceklerdi? Bir süre başlan ağnyacaktı bi-
raz, hepsi o kadar. Üstelik kansı artık metresini bahane edip
kıskançlık krizleri geçirmekten de kurtulmuş oluyordu. Kan-
sının da kızının da işi işti doğrusu. Artık iç çamaşın değiştirir
gibi sevgili değiştirebilirlerdi.
“Yahu ban yanmışım, düşündüğüm şeylere bak” diye
söylendi içinden. Bafa Gölü’nün kıyısında salaş bir lokanta-
da balık yiyordu. Ulaşmak istediği kişilere bir türlü ulaşamı-
yordu. En büyük sıkıntısı da cep telefonu kullanabilirdi ama
kredi kartı asla. Böyle bir enayilik yapıp yerini belli ederek
enselenmeyi göze alamazdı. Bu elektronik sistemle* çıkmış,
herşey bozulmuştu. Kredi kartının nerede kullanıldığı anında
bankanın bilgisayarlannda görünüyordu. Polisin bu hesapla-
n çoktan gözetim altına alındığından emindi.
O gece göl kıyısındaki bir motelde kalmaya karar verdi.
Henüz yaz bastırmadığından gelen giden olmuy^u burala-
ra pek. Motele yerleştikten sonra yol üstündeK benzinliğe
gitti. Burada kartlı bir telefon görmüştü. Çevi^ğj numara
çalıyordu.
¦Ak), Numan, sen misin?”
“Evet, sen kimsin?”
“Ban Bahadır.”
“Bahadır da kim?”