O BENİM MELEĞİM – 11 -.
Kıvırcık Rasim, hemen Sarı Hasan’ın odasına gitti ve durumu anlattı. Her an -.atlamaya hazır bir bomba gibiydi.
“Gördün mû yediğin halt? İşe yaramadı senin güvendiğin sistem. Ne olacak şimdi?”
Verecek cevap bulamayan Kıvırcık Rasim boynunu bükmüş bekliyordu. Bir süre daha söylenen San Hasan, sonunda daha serinkanlı düşünmeye başladı.
“İyi güzel de bu herifin İznik’te işi ne? Ne halt eder orada?”
“Kimbilir patron? Güzel yerdir İznik, kafa dinlemeye gitmiş olabilir.”
“Yahu orada bizim Avni serserisinin evi yok muydu?”
“Vardı patron.”
“Aman Allahım, bu gazeteci o evi öğrenip orada araştırma yapmaya kalkmasın? Avni gibi okumuş yazmış takımının ne halt edeceği belli olmaz, belki orada bir takım belgeler, dosyalar filan stoldamıştır. öyle bir şey varsa ve gazetecinin eline geçerse külliyen yananz. Acil tedbir almak lazım.”
“Nasıl tedbir patron?”
“Nasıl olacak salak? Hemen Bilal’i bul, yanına bir de tetikçi alsın, dertıal istanbul a gitsin. Orada ne olup bittiğini öğrenip gerekli tedbirleri usulünce alsınlar. Ama bu sefer hata istemiyorum, kelle istiyorum, tamam mı?”
“Tamam patron.”
Kıvırcık Rasim odadan çıkarken Hasan hâlâ söyleniyordu.
“Ne biçim adamlarsınız yahu? Bir halta yaramıyorsunuz. Her işi ben düşünüp halledeceksem size ne luzüm var? Neden kapımda besliyorum sizi? Nedir bu benim çilem? Hepiniz başıma belasınız.”
AVNİ, YEĞENİ ESRA’YA HERŞEYİ ANLATMI
İsmail ve Esra sonunda eve dönmüşlerdi. Gün boyunca
Avni konusu açılmamıştı. İsmail, bu konuda daha çok bilgi edinmek için can atıyordu. Ama işi kızı üzmeden nasıl yapacaktı? Bir türlü yolunu bulamıyordu. Bu soruna pratik
bir çözüm aramak için beynini zorlarken Esra imdada yetişti.
“Dün Avni’den bahsediyorduk, değil mi?”
“Evet ama seni çok üzmüştü o konu.”
“Feci ölümünü hatırlayınca kendimi tutamadım ama artık konuşabiliriz.”
“Benim için çok iyi olur. Bu adamlar hakkında ne kadar çok şey bilirsem o kadar iyi. Böylece çeteyi çökertme imkanı ortaya çıkabilir ve Avni’nin kanı da yerde kalmaz.”
“Çok haklısın. Nereden başlamamı istersin?”
“Nereden istersen oradan başla. Mesela aile ilişkileri olabilir.”
“Evet olabilir. Bizim aile Milas kökenli. Genellikle tanmla uğraşırlardı. Avni, amcamın tek çocuğuydu. Onu çok iyi okutmak istiyordu. Milas’ta ilkokulu bitirince amcamlar İzmir’e taşındılar. Avni orada Amerikan Koleji’ni bitirdi. Daha sonra da Boğaziçi’ni. Gerisini dün anlatmıştım.”
“Peki senin ilişkin nasıldı Avni^le?”
“Avni benden 5 yaş büyüktü. Yani amcamlar Milas’tan taşındıktan zaman ben çok küçüktüm. Daha ilkokula yeni başlamıştım. Ondan sonraki yıllarda pek görüşemedik. Amcamlar senede bir ya da iki kere gelirdi Milas’a. Bazan bir-iki yıl gelmedikleri olurdu. Aradan yıllar geçti, liseyi bitirdim ve üniversite sınavında Mimar Sinan Üniversitesi’nin İç Mimari bölümünü kazandım. Bu dalı çok istiyordum. Kız çocuk olduğum için annem biraz muhalefet etti ama babam mutlaka okumamı istediği için gönderdi.”
“Senin kardeşin var mı?”
“Bir ablam var. O liseden sonra okumadı, evlendi, Bodrum’a taşındı. Eniştemin bir pansiyonu var orada.”
“Amcanlar ne oldu?”
“Amcam ve yengem Avni Amerika’da doktora yaparken bir trafik kazasında öldüler. Kendi arabalanyla Milas’tan İzmir’e gidiyorlardı.”
“Yani tek evlatlarının batağa düştüğünü görmediler.”
“Evet.”
“Sonra neler oldu? Avni’yle nasıl karşılaştınız?”
“Anne ve babasının ölümünden sonra Avni’nin Milas’la ilişkisi tamamen koptu. Yıllarca birbirimizi gömedik. Üniversitede okurken bir yandan çalışmayı düşündüm. Babam yaşlandığı ve oğlu olmadığı için arazilerinin büyük bir bölümünü satmış, faiz geliriyle geçiniyordu. Aileme çok yük olmak istemiyordum. Zaten masraflı bir okulda okuduğum için bir hayli para gönderiyorlardı. Bir gazete ilanına başvurdum ve Sa-n Hasan’ın yanında sekreter olarak çalışmaya başladım. Av-ni de sık sık gelip gidiyordu şirkete. Doğrusu ben onu tanımadım ama o beni ikinci görüşünde tanıdı. Bu arada adımı da öğrenmiş, hemen çıkardı kim olduğumu. Kısa bir süre içinde çok yakın olduk. Çocukluğumda ağabeyim gibiydi zaten. O şirkette çalışmamam için ısrar etti ve bana büyük bir şirkette daha iyi bir iş buldu. O zaman çevresini kaybetmemişti henüz. Sonra da bana hep göz kulak oldu, mafyanın ne olduğunu, insan harcadığını anlattı.”
“Yani sen San Hasan’ın çevirdiği bütün dolapları biliyorsun.”
“O kadar değil. Olayı genel hatlanyla anlatırdı. Özel aynn-tılara, kendilerinin ne yaptığına girmezdi. Bugünlük bu kadar yetmez mi?”
“Yetmez olur mu hiç? Zaten uyku vakti geldi.”
“Hadi o zaman yatağa.”
İsmail’in ağzı kulaklanndaydı. Yine zevk saatleri başlıyordu.
★★★
Kıvırcık Rasim, patronun yanından ayrılır ayrılmaz Bilal’i aradı. Ancak Bilal ortalarda yoktu. Kızının hastalandığını söyleyip eve gitmişti. Hemen bulunup buraya getirilmesini istedi Kıvırcık. Bir saat sonra Bilal, Rasim’in yanındaydı.
“Geçmiş olsun Bilal, nesi var kızının?”
“Önemli değil beyim, grip olmuş. Ateşi 39’a çıkınca hanım telaşlanmış. Doktora götürdüm, herşey yolunda.”
“Sağolun Rasim Bey.”
“Bilal, acil bir iş çıktı. Hemen yola düşmen lazım.”
“Nereye istersen oraya giderim Rasim Bey.”
“Şu Otçu Avni’nin İznik’teki evini biliyor musun?”
“Evet, bir kere beraber gitmiştik.”
“İyi, şu gazeteci benim kurduğum tuzaktan paçayı bir şekilde kurtarmış ve Iznik’e gitmiş. Patron, gazetecinin Avni’nin evini bildiğini ve evde bizim için zararlı olabilecek bazı şeylerin olabileceğini düşünüyor. Oralan bir kolaçan etmek lazım. Bu işi sen becerirsin. Gazetecinin hâlâ İznik’te olup olmadığını, Avni’nin evine bir şekilde girip girmediğini öğrenmek lazım. Parin denen gazeteci oralardaysa ortadan kaldırmak şart Kasap Ramiz’i bul, garajdan istediğiniz arabayı seçin, yola çıkın. Şu zarfı da al, yollarda para lazım olur.”
“Başüstüne Rasim Bey, yanm saate kalmaz yola çıkarız.”
Bilal, Rasim’in odasından ok gibi fırladı. Fakat Kasap Ramiz’i bulması kolay olmadı. Ramiz evine gitmişti. Garajdan bir araba alıp Ramiz’in Büyükçekmece’deki evine gitti. Apar topar Ramiz’i alıp yola çıktı. Bu arada bir hayli zaman kaybetmişlerdi. Yalova’ya vardıklannda vakit geceyansına yaklaşmıştı. Küçük ve sakin bir ilçe olan İznik’e bir bahar günü gecenin geç vaktinde gitmelerinin dikkat çekeceğini düşünerek Yalova’da kalmaya karar verdiler ve bir otele yerleştiler. Şehirlerarası yolların kavşak noktası olan Yalova’da dikkat çekmezdi.
★★★
Esra ve İsmail, saatlerce zevkin doruklarında gezindikten sonra yatakta sohbete başlamışlardı. Söz, dönüp dolaşıp Avni’ye ve dolayısıyla mafyaya gelmişti.
“İsmail, ben senin istediğin bilgileri nerede bulacağını biliyorum galiba.”
“Nerede bulurum?”
“Çalışma odasında bilgisayar var ya, buraya her gelişimde Avni’yi bilgisayarın başında bulurum. Saatlerce birşeyler yazar ama asla bana göstermezdi. Bazan bilgisayarın başında sabahladığı olurdu.”
“Ciddi misin?”
“Elbette ciddiyim. Bilgisayardaki dosyalan incelersen çok şey bulacağını sanıyorum.”
“İyi de ben bilgisayardan anlamam.”
“Nasıl anlamazsın?”
“Basbayağı anlamam, bana göre şeytan icadı.”
“Gazetede ne yapıyorsun?”
“Bilen birilerine açtınp daktilo niyetine kullanıyorum, hepsi o kadar işte.”
“Ben anlanm. Kalk bakalım, gidiyoruz.”
“Çalışma odasına, nereye olacak?”
Birkaç dakika sonra bilgisayann başındaydılar. Esra, makinenin başına geçmiş teker teker dosyalan tanyordu. Basit bilgileri içeren bazı dosyalara ulaşmalan kolay oldu. Ancak bir kısım dosyalar şifrelenmişti ve bir türlü açılmıyordu. Fakat Esra, bilgisayardan daha inatçıydı. Bir hayli uğraşarak şifreleri çözmeyi ve dosyalara girmeyi başardı. Bu dosyalar Parin için tam bir hazineydi. San Hasan ve çetesinin bütün bağlantılan, para ve mal kaynaklan, ne zaman kime ne kadar mal verildiği, fiyatları vardı bu bilgilerin içinde. Bunlann ortaya çıkması çetenin çökmesi demekti. Bilgisayardaki tüm dosyalan disketlere yükleyip Parin’in çantasına yerleştirdikten sonra uykuya daldılar.
★★★
Bilal ve Kasap Ramiz, Yalova‘daki otele yerleştikten sonra mideleri açlıktan kazınmaya başladı. Otelden çıkıp kannlarını doyuracak bir yer bulmaya karar verdiler. Bulabildikleri tek yer ise bir meyhaneydi. Oturup bir hayli demlendikten sonra körkütük sarhoş olarak otele dönüp yattılar. İkisi de sızmıştı. Uyandıklannda saat 11’i geçiyordu. İkisinin de birbirini suçlayacak yüzü yoktu. Olan olmuştu bir kere. Bir pastanede kahvaltı edip İznik’e doğru yola koyuldular. Gecikmişlerdi ama İznik küçük yerdi. Nasılsa işlerini çabuk bitirirlerdi.
Parin, çok erken uyandı. Bir an önce yola çıkıp edindiği bilgileri gazeteye yetiştirmek istiyordu. Kafasında haberini yazmıştı bile ama Esra’yı böyle uyurken bırakıp gitmek erkekliğine sığmazdı. Çok ayıp olurdu. Kız o kadar
çok yardım etmişti ki bunu yapamazdı.
Sessizce alt kata inen İsmail harika bir kahvaltı sofrası hazırladıktan sonra Esra’yı uyandırdı. Birlikte kahvaltı ederken akşam yarım kalan sohbetlerine döndüler.
“Daha sonra ne yaptın Esra? Okulun ne olduV
“Okulu zamanında birincilikle bitirdim ve master yaptım. Akademik kariyer yapabilirdim ama kendi işimi kurmak istiyordum. Bunu Avni’ye açtığımda çok sevindi. Ama bir iki yıl ciddi bir firmada çalışıp piyasayı öğrenmem gerektiği konusunda beni ikna etti. Ben de onu dinledim. Üçyıl bir dekorasyon firmasında çalıştım. Böylece hem çok kişi tanıdım, hem de pek çok insan beni tanıdı. Bir yıl önce de kendi işimi kurdum. Daha doğrusu bir sınıf arkadaşımla ortak olarak kurduk. İşimi kurarken Avni’nin büyük bir parasal desteğini gördüm. Ama ne yazık ki o artık yok. Sonu çok kötüymüş. Oysa kendisi dünya tatlısıydı. Ah şu uyuşturucu belasına bulaşmasaydı ne olurdu sanki?”
Esra’nın gözleri dolmuştu. Kızın hüznü Parin’e de yansıdı. Bir süre tek söz etmeden oturdular.
“Bak Esra, üzüntünü çok iyi anlıyorum. Ama Avni’nin arkasından yapılabilecek en iyi şeyi yaptın ve çeteyle ilgili bilgileri buldun. Sen olmasaydın bu bilgilere ulaşamazdım. Artık sonlan geldi. Bunu düşün ve ferahlamaya çalış.”
“İyi de bu çete gidecek yerine başkası gelecek.”
“Biz de yeni gelenlerle mücadele edeceğiz. Başka çaresi yok.”
“Haklısın İsmail, başka çare yok. Ne yapmayı düşünüyo sun?”
“İzin verirsen bugün İstanbul’a dönmek istiyorum. Habe rimi ne kadar çabuk yazarsam o kadar çabuk sonuç alınz.”
“Tamam, bildiğin gibi yap. Ne zaman yola çıkmak istiyorsun?”
“Hemen şimdi.”
“Ben seni Yalova’ya kadar bırakınm.”
“Sen ne yapacaksın?”
“Birkaç gün daha burada kalıp kafa dinlemek istiyorum. Sonra İstanbul’a döneceğim.”