O BENİM MELEĞİM – 10 -.
★★★
Habercilik adına verimli bir gün değildi. Adliyede rutin davalar, emniyette her günkü açıklamalar vardı. Ateş, Emniyet Müdürlüğü’nün basın odasında o günkü polis bültenini okurken gözüne iki satırlık bir bilgi ilişti. Bu notta sokaklarda Kimyager lakabıyla bilinen bir uyuşturucu satıcısının Beyoğ-lu’nun arka sokaklannda 6 yerinden bıçaklandığı ve ölü olarak bulunduğu anlatılıyordu.
Ateş, kafasını biraz zorlayınca şefinin bu adamdan söz ettiğini hatırladı. Bir zamanlar bir ilaç fabrikasında çalışan Kimyager, fabrikadan hammadde yürütüp mafyaya aktarmış, sonunda sokaklarda basit bir dağıtıcı olmuştu. Parin’e uğruna nezarete girmeyi göze aldığı Otçu Avni’yi bulmasında yardım ettiğini de biliyordu. İşin bu kısmını kanştırmasına gerek yoktu ama Kimyagerin eski olaylannı toplayabilirce iyi bir haber çıkardı. Hemen gazeteye giden Ateş, bir süre arşivde eski gazete koleksiyonlannı kanştırdıktan sonra Kimyagerle ilgili haberleri buldu ve güzel bir
derleme hazırladı. Haberi ertesi gün gazetenin manşetindeydi.
★★★
Parin uyandığında keyfi yerindeydi. Ağzı kulaklanna van-yordu. Neredeyse bir gün önce arabasının yandığını bile unut
muştu. Şömineyi yakıp Esra’nın hazırladığı nefis mezeleri ve alabalığı yemişler, bol bol şarap içmişlerdi. Bu arada samimiyeti iyice ilerletmişlerdi. Geceyansına doğru Esra’yla aynı yatağı paylaşıyorlardı.
Esra, Parin’i büyük bir ustalıkla soymuş, sonra da onun kendi giysilerini çıkartmasını beklemişti. Parin, çıkardığı her parça giysiyle büyük zevk anına biraz daha yaklaşmanın hazzını tatmıştı. Esra’nın sütyenini çıkardıktan sonrasınıysa neredeyse hatırlamıyordu. O andan sonra sanki hayal aleminde yaşamıştı. Genç kadının dolgun ve diri göğüsleri, mankenleri bile kıskandıracak güzellikteki vücudu kelimelerle tarif edilir gibi değildi. Parin, göğüslerini okşayıp emdikçe zevkten inliyor, çığlıklar atıyordu. Hele Parin’in dilini emerken kendinden geçmişti. Parin, Esra’mı kü-lodunu çıkardığı anı hayal mey a] hatrtyordu. Bir süre genç kadının organını okşamış, birleşmeye iyice hazırlamak istemişti. Ama Esra’nın dayanacak gücü kalmamıştı. “Haydi artık bitir şu işi, yap ne yapacaksan” diye inliyordu. İsmail Parin, kafasını kırar ama genç bir kadının bu arzusunu kurnazdı. İsmail’e göre böyle bir şey erkekliğin şanına yakışmazdı. İkiletmeden cinsel organını genç kadının derinliklerine salıvermişti. Parin, hayatının en uzun ve güzel ilişkisini yaşamıştı sanki. Aynı güzelliği tam dört kere yaşattı Esra Parin’e. Beşinci seferdeyse genç kadın, Parin’i oral seksin doruklanna taşırken “O benim hergelem” diye mınldanı-yordu. Bundan sonra ikisi de derin bir uykuya dalmışlardı.
Geniş yatakta tek başına uyanan Parin, hemen bir keyif sigarası yaktı. Az sonra da Esra’nın sesini duydu:
“Uykucu İsmail, neredeyse öğlen oldu, haydi kahvaltıya gel.”
“Hemen geliyorum canım.”
Alelacele bir duş yapan Parin, giyinip aşağı indi. Esra, kahvaltı sofrasını bahçede hazırlamıştı. Neşe içinde kahvaltılannı ettiler. Bu arada saat 11.00’i geçmişti. Birdenbire Parin’in aklına yanan arabası geldi. O gün mutlaka sigorta şirketini aramalıydı. İstanbul’daki sigortacı arkadaşı, kendisine Bursa’dan bir uzman gönderme sözü verdi. Bir saat sonra sigorta şirketinin Bursa temsilciliğinden arayan bir uzmanla İsmail, saat 14.00’de Sölöz’de buluşmak için sözleştiler.
“Esra, buradan Sölöz’e nasıl gidebilirim?”
“Vallahi bilmiyorum. Otobüs ya da minibüs olabilir. Ne yapacaksın orada?”
“Sigorta uzmanıyla buluşacağım.”
“Benim ciple gidelim, bana da değişiklik olur.”
“Pekala güzelim, bu fikre itiraz edecek değilim.”
“Kaçta buluşacaksın uzmanla?”
“O zaman hemen giyineyim, çıkalım.”
Tamam, bekliyorum.”
SARI HASAN SİNİR KRİZİNDE
San Hasan, sabahtan beri deli danalar gibi dönüp duruyordu ofisinde. Kıvırcık Rasim’in kurduğu tuzak galiba işe yaramamıştı. Bir gün önce öğle saatlerinde arabasıyla yola çıkan İsmail Parin’den haber yoktu. Parin’in başına bir iş gelse mutlaka gazetelere haber olurdu. Bir türlü aklı almıyordu bu işi. Kıvırcık hergelesi de ortalarda gözükmüyordu. Tam lazım olduğu sırada sırra kadem basardı zaten. Oyalanmak için bir sigara yakarken telefonu çaldı. Karşısında sekreteri vardı.
“Rasim Bey sizinle görüşmek için bekliyor efendim.”
“Hemen içeri gönder kızım, bekletme.”
Açılan kapıdan Rasim’in şen şakrak yüzü göründü. Keyfi yerinde gibi duruyordu. Acaba iyi bir haber mi getirmişti?
“Yahu nerelerdesin sen Rasim?”
“Buradayım patron.”
“Ne var ne yok?”
“Haberler sende olmalı.”
“Bende haber falan yok. Ne oldu şu senin gazeteci?”
“Çoktan öbür dünyayı boylamıştır. Mekanı cennet olsun.”
“Bildiğin bir şey mi var yoksa tahmin üzerine mi konuşuyorsun?”
“Gazetelerde filan hiç haber yok mu?”
“Hiçbir şey yok.”
“Allah Allah acaba kefeni yırttı mı?”
“Aman ağzını hayra aç Kıvırcık.”
“Paçayı kurtarması mümkün değil ama nerede bu herif?”
“Nereden bileyim Rasim? Birşeyler yap, öğren şu işin aslını.”
“Çocuklardan birini evine göndersek, mahallede şöyle bir araştırsa nasıl olur?”
“Fena fikir değil, aklı başında birini gönder, sulan bulandırmadan havayı bir yoklasın bakalım.”
“Tamam patron.”
Az sonra Kıvırcık’ın güvenilir adamlanndan Bilal, Levent‘e doğru yola çıkmıştı.
★★★
Parin ve Esra tam vaktinde Sölöz’e varmışlardı. Karakolda sigorta uzmanıyla buluştular. Kaza raporunu ve itfaiye tutanağını alan uzman, arabayı dikkatle inceledi.
“İsmail Bey, doğrusunu isterseniz verilmiş sadakanız varmış ki bu kaza tam kasabadan çıkarken olmuş. Süratli seyrettiğiniz bir yolda kurtulma şansınız hemen hemen yokmuş. Büyük geçmiş olsun.”
“Çok teşekkür ederim. Bundan sonra ne olacak?”
“Hasar çok büyük. Arabanın tamir edilebileceğini, edilse bile ekonomik olacağını sanmıyorum. Şimdi bir çekiciyle Bursa’da çalıştığımız servise götürüp kesin teknik rapor hazırlatacağım. Büyük bir ihtimalle hurda olarak devralıp kasko bedelini ödeyeceğiz.”
“Bütün bu işler ne kadar sürer?”
“On günü bulur. Ben raporumu İstanbul‘daki acenteye göndereceğim.”
“Öyle görünüyor İsmail Bey, tekrar geçmiş olsun, iyi günler dilerim.”
“Size de.”
Uzmanla işleri biten İsmail ve Esra, İznik’e doğru yola çıktılar. Yolda, asırlık çınar ağacıyla ünlü Müşküle’de mola verdiler, göl kıyısında uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra çınar al-
tındaki kahvede çay içtiler. Son derece keyifli bir öğleden
sonra geçirip İznik’teki villanın yolunu tuttular.
★★★
Bilal, iki saat kadar sonra ofise döndü. Kıvırcık Rasim’-in odasına girdiğinde keyifsiz görünüyordu.
“Neler oldu Bilal? Bir haber var mı?”
“Ev kapalı duruyor Rasim Bey. Mahallede şöyle bir soruşturma yaptım, kimsenin gazeteciden haberi yok. Mahalle bakkalına, taksi durağına sordum, dünden beri gören yok adamı.”
“Kimseyi işkillendirmedin herhalde?”
“Yok, çok dikkat ettim, fazla soru sormadım.”
“İyi, sağol, haydi sen işine bak.”
“Başüstüne efendim.”
Kıvırcık Rasim’in canı sıkılmıştı. Ne yapıp edip aklına parlak bir fikir geldi ve telefona sanldığı gibi gazetenin numarasını çevirdi.
“İyi günler, İsmail Parin’le görüşebilir miyim?”
“Bir saniye, bağlıyorum efendim.”
Kıvırcık Rasim’in canı çok sıkılmıştı. Anlaşılan herif yaşıyordu. Karşısına sesinden genç olduğunu tahmin ettiği birisi çıktı.
“Buyurun efendim, yardımcı olabilir miyim?”
“İsmail Bey’le görüşebilir miyim?”
“Kendisi şu anda burda yok, ben Ateş, yardımcısıyım. Belki size yardımcı olabilirim.”
“Ben İsmail’in çocukluk arkadaşıyım, yurt dışında çalışıyorum. Tatil için gelmişken görüşmek istemiştim. Acaba bugün gelir mi gazeteye?”
“Sanmıyorum efendim, kendisi İznik’te tatilde.”
“Hay aksilik, ben de yann Kanada’ya dönüyorum. Ne yapalım, kısmet değilmiş görüşmek, iyi günler.”
“Kim aradı diyeyim?”
Telefon kapanmıştı. Ateş omuz silkti ve “Amma tuhaf arkadaştan var benim patronun” diye düşündü.
Kıvırcık Rasim, hemen Sarı Hasan’ın odasına gitti ve durumu anlattı. Her an -.atlamaya hazır bir bomba gibiydi.
“Gördün mû yediğin halt? İşe yaramadı senin güvendiğin sistem. Ne olacak şimdi?”
Verecek cevap bulamayan Kıvırcık Rasim boynunu bükmüş bekliyordu. Bir süre daha söylenen San Hasan, sonunda daha serinkanlı düşünmeye başladı.
“İyi güzel de bu herifin İznik’te işi ne? Ne halt eder orada?”
“Kimbilir patron? Güzel yerdir İznik, kafa dinlemeye gitmiş olabilir.”
“Yahu orada bizim Avni serserisinin evi yok muydu?”
“Vardı patron.”
“Aman Allahım, bu gazeteci o evi öğrenip orada araştırma yapmaya kalkmasın? Avni gibi okumuş yazmış takımının ne halt edeceği belli olmaz, belki orada bir takım belgeler, dosyalar filan stoldamıştır. öyle bir şey varsa ve gazetecinin eline geçerse külliyen yananz. Acil tedbir almak lazım.”
“Nasıl tedbir patron?”
“Nasıl olacak salak? Hemen Bilal’i bul, yanına bir de tetikçi alsın, dertıal İznik’e gitsin. Orada ne olup bittiğini öğrenip gerekli tedbirleri usulünce alsınlar. Ama bu sefer hata istemiyorum, kelle istiyorum, tamam mı?”
“Tamam patron.”
Kıvırcık Rasim odadan çıkarken Hasan hâlâ söyleniyordu.
“Ne biçim adamlarsınız yahu? Bir halta yaramıyorsunuz. Her işi ben düşünüp halledeceksem size ne luzüm var? Neden kapımda besliyorum sizi? Nedir bu benim çilem? Hepiniz başıma belasınız.”
AVNİ, YEĞENİ ESRA’YA HERŞEYİ ANLATMIŞ
İsmail ve Esra sonunda eve dönmüşlerdi. Gün boyunca
Avni konusu açılmamıştı. İsmail, bu konuda daha çok bilgi edinmek için can atıyordu. Ama işi kız ı üzmeden nasıl yapacaktı? Bir türlü yolunu bulamıyordu. Bu soruna pratik